Yönetim ve Stratejik Güven
21 Kasım 2014, Cuma 18:49Dünya yeniden şekilleniyor. \r\nİdeolojiler yıkılıyor. \r\nSistemler değişiyor. \r\nDünya’da sınırlar kalkıyor. \r\nEgemenlik sınıf değiştiriyor. \r\nGloballeşme/küreselleşme rüzgarları esmeye devam ediyor. \r\nBirçok etkili ülke, uluslar arası ilişkiler ve güvenlik alanında; yüzyıl boyunca önemli değişimlere yol açacak kararlar alınıyor ve uygulanıyor \r\nBu kaotik süreçte;\r\nÜlke yönetimi nelere odaklanmıştır? \r\nİstihbarat ve güvenlik birimleri nelere odaklanmıştır? \r\nSiyasi partiler, dernekler, vakıflar, medya, iş dünyası, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları nelere odaklanmıştır?\r\nKendilerini yenilemeyen devlet ve milletler tarih maratonunda yarışı kaybeder. \r\nMilli çıkarları korumayan, korumakta acziyete düşenler; meşruiyetlerini kaybeder. \r\nGüçlü ekonomi, tutarlı dış politika ve caydırıcı askeri güç; üç önemli ayaktır. Caydırıcı istihbari güç bunları destekler. \r\nStratejik planlamalar; ciddi gerçekçi olmadığı için sürekli revize ediliyor. \r\nGüvenlik zafiyeti, karar vericilerin stratejik tercih şaşkınlığından kaynaklanmaktadır. \r\nKamuoyu yanlış yolda yanıltılmaktadır.\r\nHer kurumun kendini yenilemesi gerekir. \r\nAktif politika izlenmesi gerekir. \r\nTürkiye’deki kişi ve kurumlar, stratejik aktör pozisyonu almalıdır. Başta TSK olmak üzere MİT ve Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı gibi kurumlar gizli işler değil dış politikaya hakim dünyadaki gelişmeleri takip eden analiz yapan kurumlar olarak halka güven vermelidir. \r\nDiğer ülkelerdeki finans kuruluşları ve holdingler; ülkenin bağımsızlığı ile birlikte iç ve dış tehdit analizlerini ulusal duruşla sergilerken, Türkiye’deki çok ulusların stepnesi haline gelen özel sektör kuruluşları, çıkarlarını ülke çıkarlarının üzerinde görmeye devam ediyor. \r\nYandaş aydınlar ve medya; en önemli tehdit olarak iktidar karşıtlığı gibi konuları gündemde tutarken, toplum çözülmekte, devletin etkin güç kullanımı önemli zafiyet göstermekte, toplum yararına karar alma refleksi kırılmaktadır. \r\nDevletin temel kurumları arasındaki gerginlik, güvensizlik belli çevrelerce teşvik edilmektedir. \r\nBağımsızlık savaşı yürüten meclis suskun. \r\nMedya şaşkın. \r\nİşadamı küresel sermaye sözcüsü, aydınlar suskun. \r\nÜlkeyi bu duruma getirenler ise ahkam kesmeye devam ediyor. \r\nHalk kime destek vereceğini düşünüyor. Milletvekilleri; genel başkanın ve parti yetkililerin kararlarına el kaldırmaktan başka bir görevi olduğunun olacağının farkında değil. Kendi iradesi değil kendini aday yapan iradenin iradesine uyma yükümlülüğü içinde hareket ediyor. Ama çok konuşuyorlar, vaatlerde bulunuyorlar. \r\nBir kısmı zehir kusarken, bir kısmı toplumu ayrıştırmak için elinden geleni yapıyor. Büyük bir hınç, kin, öfke ve nefret dalgası topluma şırınga ediliyor. \r\nÜlkenin dağ gibi sorunları tartışılmıyor. Oyun içinde siyaset oyunu oynanıyor. \r\nAydınların suskunluğa büründüğü, konuşmaktan çekindiği, korku ortamında, topluma güveni kim nasıl ne şekilde verecek? \r\nDüşünülmesi gereken temel konu budur. \r\nUnutulmamalıdır ki; karamsarlık bulutları ortamında bile Türk Milleti duyarlı zinde yetişmiş, birikimli, donanımlı evlatları ile çıkış yolu bulmuştur, bulacaktır. \r\nGünün Sözü: Korkuyu etkisizleştiren temel gerçeklik, cesaretle bezenmiş bilgidir.