Aydınlanmacı düşünce ve romantizm
08 Şubat 2013, Cuma 12:13 Aydınlanmacılığı eleştiren üç temel akım vardır. \r\nBunlar;romantizm,Marksizm ve Din’lerdir. \r\nYeninin karşısında şaşkınlığa düşen ve eski iyi zamanlara, değiştirilemez politik istikrara yeniden dönmek isteyen romantizmve düşüncelerini hem aydınlanmacılığın açmazlarını hem de romantizmi eleştirerek formüle eden ve yönünü geriye değil geleceğe çevirmiş, burjuva toplumunun çelişkilerini aşarak yeni daha uygar bir toplum kurmayı amaçlayan Marksizm ve binlerce yıl öncesine dayalıakıl ve duyu ötesi alan açıklamasıyapan Din’lerdir. \r\n \r\nAydınlanmacıların Nietzsche'den esinlenen hedefsiz postmodernist eleştirisi, romantizmin izlerini taşır. Varolan düzenin sınırlarını aşamamıştır. Bazı açılardan savunucusudur. \r\n \r\nRomantizm; Marksist anlayışın zayıflamasına paralel olarak güç kazanmaya başlamıştır. Aydınlanmacılığın kazanımlarını ortadan kaldırmak için, onun açmazlarını eleştiren fakat tarihsel kazanımlarını korumak isteyen Marksist eleştirinin de zayıflatılması, hatta mümkünse ortadan kaldırılması gerekmektedir. \r\n \r\nAydınlanmacılık tartışmalarında, Marks vardır. Burjuva toplumunun karşı karşıya bulunduğu sorunlara ilişkin yapılan tartışmalarda en temel sorunların üzerine eğilmişolması nedeniyle Marks ciddiye alınır. \r\n \r\nBazılarına göre; Marks'ı göz ardı ederek tek bir ciddi bilimsel, felsefi, siyasi ya da toplumsal sorunun aklı başında, ciddi ve anlamlı tartışılması mümkün değildir.\r\n \r\nTartışma konusu edilen toplumsal eşitsizliğin eleştirisidir. Bütün eşitsizliklerin temelinde, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetten kaynaklanan toplumun sınıflara ayrılmış olmasının yattığı,dolayısıyla toplumdaki eşitsizliklerin ortadan kalkması için üretim araçlarıüzerinde toplumsal mülkiyetin sağlanması gerektiği düşüncesi yeni değildir. \r\n \r\nBu düşünce ilk olarak Marks tarafından yorumlanmıştır. Bu düşünce değişik biçimlerde çok önce savunulmuştur. Bu düşüncenin bilimsel olarak gerekçelendirilmesi ve uygulanır kılınabilmesi için mümkün yollarının gösterilmesi konusunda birçok akım vardır. \r\n \r\nHegel diyalektiği; burjuva toplumunun temel sorunlarına eğildiği, bunları bilimsel olarak açıkladığı ve mümkün olabilecek alternatif önerileri geliştirdiği için, kendini sürekli yenilemekte canlı kalmaktadır. \r\n \r\nImmanuel Kant; kendi aklınıkullanma cesaretine sahip ol der. Bununtemel gerekçesi ise; o yıllarda özellikle Prusya ve diğer Alman krallıklarında entelektüeller arasında Fransız devrimine ilişkin yoğun tartışmalarda ortaya atılan bir soruya, Fransız devrimine ideolojik dayanak oluşturan Aydınlanmacılık düşüncesinin ne olduğu sorusuna cevap vermektir. \r\n \r\nAydınlanmacılığısavunanları birleştiren düşüncelerden birisi, insanın akıllı olduğu kabulüdür.İnsan akıllı olduğu için, doğa ve topluma hükmeden yasaları öğrenerek, bilgilenerek aydınlanabilir. Aydınlanmak, insanın yaşamsal yoludur. \r\n \r\nİnsan, kötü değildir; aksine insan ilkesel olarak iyidir. Ancak insanın iyi olabilmesi için aydınlanması gerekmektedir.\r\n \r\nRomantizm de, Marksizm de, diğer eski ve yeni dinsel akımlar da; doğmalara dayalı insanı, toplumu bütün olarak kavrayamayan akımlardır. Bu akımlar tartışma konusu edilmeye devam ediyor. İnsan ve toplum karşılığı olmayan düşünceler, tartışma düzeyinin ötesine geçememektedir.\r\n \r\nDeğişime dönüşüme gelişmeye kapalı olan, dogmalara dayalı yaklaşımların, insanlığa düşünce bazında katkısı olmuştur olacaktır. Onun ötesinde yaşamın bizzat içinde anlamı olmadığı olamayacağı açıktır. \r\n \r\nİnsan ve toplum değişmekte dönüşmekte, gelişmektedir.\r\n \r\nGünün Sözü: Çok yönlü düşünceyle beslenen insan, gerçeği algılar.